top of page

Antep: Kuş Cıvıltılarını Yeniden Duymak

  • Begüm Zorlu
  • Oct 20, 2016
  • 2 min read

“Bizim sokakta Kürtler, Aleviler, Zazalar, Türkmenler, Araplar, Türkler var. Herkes kendi dilinde konuşur sokakta, anlamam ama bana kuş cıvıltısı gibi gelir işte bu adamlar gelip o cıvıltıları vurdular.”

Bu sözler Gaziantep’in Şahinbey mahallesinde yaşayan Bülent Boylu’ya ait. Boylu, yıllardır beraber yaşadığı, çocuklarını emanet edebileceği, ekmeğini paylaştığı komşularını 20 Ağustos gecesi, kendi mahallelerinde, düğünlerinde gerçekleşen intihar saldırısında kaybetti.

Olayın vahameti, sadece bir etnik gruba ait olduğu için gerçekleşen öldürme motivasyonu, hayatını kaybeden çocuklar ve yıkılan umutlarla birlikte Antep, tarihimizin en acı saldırılarından biri olarak hafızamıza kazındı.

Yeni Türkiye’de Terör

Bombalı terör saldırıları ne yazık ki Yeni Türkiye’nin özelliklerinden biri haline gelmiş durumda. Saldırılar bu sene 300’den fazla sivilin hayatına mâl olurken, aynı zamanda toplumu daha da kutuplaştırmaya iten en önemli olgu olarak da karşımıza çıkıyor. Türkiye darbelere karşı tek yürek olurken, bombalara karşı tek yürek olamıyor.

Diyarbakır’da seçimlerden önce HDP mitingine gerçekleşen saldırı, Suruç’ta Kobani’ye yardım götüren gençlerin katledilmesi, ardından Ankara’da barışa fiilen saldırılması toplumun bir kesimini haklı bir nedenle daha fazla tehdit altında hissetmesine neden oldu.

İktidar ise bu acılara arkasını dönerken hayatını kaybedenleri marjinalleştirdi ve kutuplaşmayı körükledi.

Bir yandan da PKK/TAK, diğer yandan da IŞİD’in son aylarda gerçekleştirdiği saldırılar, Kürt illerinde yürütülen askeri operasyonlar derin bir endişe ve öfke yarattı. Çözüme dair umutları sona erdirdi.

Özellikle Suruç ve Ankara davalarındaki gizlilik, bombacıların isimlerine kadar bilinip eylemlerin engellenememesi, polisin saldırıdan sonraki müdahaleleri ve hükümetin tepkileri de güvensizliği derinden körükledi. Son bir senede her ay ayrı bir saldırı ve güvenlik skandalı ile karşılaşılırken sorumlular hesap vermedi ve en önemlisi toplumsal yas tutulmadı.

Tüm bu saldırıların ardından gerçekleşen 15 Temmuz darbe kalkışması, OHAL ve sonrasındaki süreç, kör topal ilerleyen demokrasiye yeniden darbe vurdu.

Bugün, bir ülkede iyi yönetişim için elzem olan adalet, kurumlara güven ve barış içinde yaşama hakkı yok edilmiş Yeni Türkiye’de hak ihlalleri ve şiddet iktidar partisinin politikaları ile meşrulaştırılmış durumda.

Ölümü Değil Hayatı Paylaşalım

Savaş ve intikam dilinin hakim olduğu bu günlerde terörün halktaki en büyük karşılığı olan; kurbanların hikayeleri duyulmuyor .

Bugün, yüzlerini tanıyamadığımız, hikayelerini bilmediğimiz çocuklar var. İşlerinden olan binlerin nasıl geçindiği sorusu bile sorulmuyor, çocuklarını kaybeden ailelerin, ailelerini kaybeden çocukların acısı paylaşılmıyor.

Adalet kayıp.

Yapısal bir ayrımcılığın, haksızlığın ve adaletsizliğin hüküm sürdüğü bu günlerde birbirimizi dinlememiz, acılarımızı paylaşmamız ve yaratıcı olmamız gerekiyor.

Bir yandan da barış sözünün siyasileştiği bir dönemde, her canın bir umut olduğunu, en temel haklarımızdan yaşam için barışın su ve ekmek gibi bir ihtiyaç olduğunu vurgulamak...

Türkiye’de adalet terazisi dengeye kavuştuğu zaman huzur gelecek.

Umutsuzluk hüküm sürerken dönüşümün zemini hazırlayacak olan kişiler parmaklıklar ardında, gündelik hayatında, siyasi arenada barış için mücadele eden insanlar.

Bu ülkede umudun temsilcisi onlar.

Türkiye’nin çok ağır bir süreçten geçtiği bu günlerde yıkımların gösterdiği en önemli şeylerden biri de, Türkiye’deki halkların, iç savaş senaryolarını körükleyenlerden daha güçlü olduğu.

Türkiye’ye daha çok Bülent Boylu’lardan lazım.

Fotoğraf: Begüm Zorlu

 
 
 

Comments


Tanıtılan Yazılar
Son Paylaşımlar
Arşiv
Etiketlere Göre Ara
Bizi Takip Edin
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square
bottom of page