top of page

GÖRÜŞ: İntikam Sözcüğünü Kullanmak Hangi Gazetecilik Dersinde Öğretildi?

  • Rabia Çetin
  • Sep 16, 2016
  • 3 min read

100 yıllık tarihsel arka planı 40 yıllık çatışma ve savaş süreciyle Kürt meselesi başköşede yerini korumaya devam ediyor. Bu savaş dönemi, 90’lardan bu yana kısa ateşkesler, Oslo görüşmeleri ve çözüm süreçleriyle adeta bir pastırma yazı gibi kendini gösterip ardından yerini yeniden tüm şiddetiyle kar, boran, fırtınaya bırakıyor.

Nitekim son pastırma yazını 2013’te başlayan süreçle yaşamıştık. 12 Eylül 2012’de cezaevlerinde siyasi tutukluların başlattığı ve 68 gün süren açlık grevleri PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın çağrısıyla son bulmuş hemen ardından Ocak 2013’te barış sürecinin sinyalleri verilmişti.

“Savaşın kazananı, barışın kaybedeni olmaz”

Hatta o ay içerisinde Paris’te öldürülen 3 Kürt kadını için Diyarbakır’da düzenlenen cenaze töreninde beklenenin aksine olaylar yaşanmadığı gibi törende halk açtığı “Savaşın kazananı, barışın kaybedeni olmaz” pankartıyla acısına rağmen barışı talep etmişti. Bunu izleyen süreçte görüşmeler ve nihayetinde 2013’ün Newroz’unda Öcalan’ın mesajının okunmasıyla çözüm süreci başlamış, silahlar susmuştu.

Ağır aksak, kör topal da olsa yürüyen bir süreç vardı. 2 yıllık görüşme ve müzakereler, özellikle Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın 28 Şubat 2015 Dolmabahçe mutabakatını tanımadığını belirterek Balıkesir’de “Çözüm sürecini” rafa kaldırması, kanlı bir seçim sürecinin hemen ardından 33 kişinin canına mal olan Suruç katliamıyla olağanca şiddetiyle yeniden hayatımıza girdi.

Barış umudunun yerini yine savaşa bırakması ve barış sürecinin bir öfke kusmasına dönüşmesiyle medyada da ‘general gazetecilik’ sahnedeki yerini aldı. Totaliter rejimlerin kendi varlıklarını sürdürmek için kitle iletişim araçlarını bir propaganda malzemesi olarak kullandığı gerçeğini, halkın doğru haber alma hakkına yeğleyen ‘General Gazeteciler’ her defasında savaş gazeteciliğini şu tarz başlık ve haberlerle ayyuka çıkardı;

“Şehit kardeşinden intikam sözü”, “Şehidin annesi ağlamayıp düşmanı sevindirmedi”, “Jetlerimiz vuruyor”, “Şehitlerimiz uğurlanıyor”, “Şehit babası, ‘oğlum vatana feda olsun’ dedi”, son çarpıcı ve inandırıcılıktan olabildiğince uzak başlık ise “Çukurca’da 186 terörist etkisiz hale getirildi”…

Bu manşetler ve bu gazetecilik görünüşte akıl dışı olan şeyleri akli olarak gösteriyor. Böylece kamuoyu oluşturmak ve kitleleri yönlendirmek daha olası hale getiriliyor.

İntikam sözcüğünü kullanmak hangi gazetecilik dersinde öğretildi?

Ancak sorularla bu başlıkları tek tek alırsak;

-intikam sözcüğünü kullanmak hangi gazetecilik dersinde öğretildi?

-‘Jetlerimiz vuruyor’ derken savaşın tarafını tutmuyor musun?

-Şehitliğin yüce bir mertebe olduğuna inanan insanların duygularını istismar etme ve ölümü, öldürmeyi kutsama hakkını sana kim veriyor?

-Ve son olarak etkisiz hale getirmek ne demek? Ya da Genelkurmay Başkanlığı diliyle yazılan ve “etkisiz hale getirilen teröristler” nasıl oluyor da sayılıyor? Ya da bütün bunlara gerçekten inanan bir kitle var mı?

Medyayı biraz olsun takip eden herkes bilir. ‘General Gazeteciler’ Abdullah Öcalan’a yıllarca ‘bebek katili’ dedi. Bu söylemin gazete satırlarında büyük puntolarla yerini aldığı, televizyon haberlerinde tekrar tekrar dönmeye başladığı dönemlerde devlet adına ‘öldürmeyi’ görev sayan ancak daha sonra itirafçı olan Ayhan Çarkın, Öcalan’a ‘bebek katili’ denmesine sebep olan köyün basılması ve bebeklerin dahi öldürüldüğü olayı kendilerinin gerçekleştirdiğini açıklamıştı.

Yıllarca ‘bebek katili’ diyen ‘General gazeteciler’ bu açıklamaya rağmen bu söylemden vazgeçmemişti. Çözüm süreci başlayana kadar. Süreç başlayınca bir anda bu söylemden vazgeçilmiş ancak kandırılan kitleye neden vazgeçtiklerine dair tek bir açıklama yapma erdemi gösterilmemişti. Yıllarca ‘bebek katilini! diline pelesenk edenler de neden bu söylemden vazgeçtiğini sorgulama zahmetine girmemişti.

Günümüz insanının medyayı kullanma ve medyaya yönelme nedenlerinin bazıları arasında ‘dünya hakkında bilgi almak’ ve ‘sorumluluk almaksızın uç heyecan yaşamak’ vardır. Ancak, medyanın gücünün gündemi belirlemesinden geldiği gerçeğini göz önünde tutarsak, günümüz insanı dünya ve yaşadığı toplum hakkında bilgi almaktan öte olabildiğine uç rakamlarla, nasıl tespit edildiğine anlam verilemen ‘186 terörist etkisiz hale’ geldi tarzı haberlerle sadece sorumluluk almaksızın uç heyecan yaşamakla yetiniyor.

Siyaset bilimi kuramcısı Harold Lasswell, bu durumu ‘kitle insanın propaganda etkisine karşı direnecek eleştirel bir akıl ve bilgi birikiminden yoksun-luk olarak değerlendiriyor.

Medya da savaşı körüklüyor

Özetle, Temmuz 2015’ten Eylül 2016’ya 14 aylık süre zarfında; sokağa çıkma yasakları, çatışmalar, yola döşenen mayınlar, ‘etkisiz’ hale getirilen insanlık, anne karnındaki cenin ve 3 aylıkken dedesinin kucağında öldürülen bebeklerle öldürmenin yaşanın had tanımadığı, sadece 15 ay içerisinde 25 bombalı saldırıyla yüzlerce insanın öldürüldüğü, binlercesinin yaralandığı bu amansız savaşı medyanın da körüklediği gerçeğini unutmamak gerekiyor.

Ve Noam Chomsky’nin “Medya, kasıtlı bir propaganda aracı olarak kullanılarak içte egemenliği, dışarıda emperyalizmi savunur. Medyanın verdiği haber ve çözümlemeler devlet ve şirket çıkarlarına hizmet eder” değerlendirmesini yeniden hatırlayarak, silah şirketlerinin, ölümü görev sayan devletlerin politikalarına hizmet etmemek adına sorgulamaktan, barıştan/barış gazeteciliğinden vazgeçmemek gerekiyor. Çünkü bu savaşı biz başlatmadık ve bu bizim savaşımız değil!

 
 
 

Comments


Tanıtılan Yazılar
Son Paylaşımlar
Arşiv
Etiketlere Göre Ara
Bizi Takip Edin
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square
bottom of page