Analiz: Sözcü gazetesi Suriyelilere neden düşman?
- Efe Sönmez
- Jul 11, 2016
- 4 min read
Türkiye kamuoyu, tam 1 haftadır, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Suriyeli mültecilere vatandaşlık verilebileceği yönündeki açıklamalarıyla meşgul. Hatırlayalım. Erdoğan, 2 Temmuz’da Kilis’te katıldığı bir iftar programında, şu açıklamayı yapmıştı:
“Konuyla ilgili olarak İçişleri Bakanlığımızın bu konuda attığı adımlar var. Ellerinden geleni Bakanlığımız oluşturduğu bir ofisle takip etmek suretiyle bu kardeşlerimize bu yardımı, bu desteği yaparak onlara vatandaşlık imkânını vereceğiz.” Takip eden günlerde, Erdoğan, Suriyeli mültecilere vatandaşlık verilmesiyle ilgili biraz daha detay vermeye başladı. Anlaşılan şu; Türkiye’de bulunan 3 milyonu aşkın Suriyeli mülteci içinde ‘işe yarayacak olanlar’ ve onların aileleri vatandaşlığa alınacak. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Evet biz o mağdur kardeşlerimize bu ülkede inşallah hükümetimizin ortak çalışmasıyla vatandaşlığı vereceğiz. Bunların içinde çok kaliteli insanlar var. Biz almayalım da İngiltere, Kanada mı alsın” sözleri de bu yönde bir açıklama.
Açıklamanın yapıldığı 2 Temmuz’un ertesi günü yayınlanan haber, oldukça objektif yazılmış. Tam anlamıyla bir haber. Muhtemelen bir ajansın haberini yorumsuz yayınlamayı tercih ettiler. Başlığa tırnak içinde alınan cümle ise olması gerektiği gibi. Açıklama iftar vaktinden sonra yapıldığı için muhtemelen küfür edecek zaman bulamadılar, olduğu gibi verdiler. Açıklamanın yapıldığı akşam da gazetenin web sitesinde yer alan, DHA imzalı haber de gayet normal.

3 Temmuz 2016, sayfa 11
Sözcü, 4 Temmuz’da, ilk sayfadan verdiği bu haberle, nihayet konuya ‘kendine has’ söylemiyle giriş yapıyor. Bu ve içerideki haberde (altta) Suriyeli mültecilerin Erdoğan’ın ‘Başkanlık hesaplarıyla ilintili olarak vatandaş yapılmaya çalışıldığını iddia ediyor. Böyle bir haber hesap var mı yok mu ben bilmiyorum. Ancak ‘oy deposu’ olarak görüldüğü haberde ifade edilen mültecilerin ne kadar iradesiz olduğunu da anlıyoruz haberden!

4 Temmuz 2016, sayfa 1
Metinde ‘Tehlike büyük’ denilerek yönlendiriliyoruz. Tehlike şu imiş: “Suriyeliler 3 yıl sonra anadilinde eğitim isteyecekler, 5 yıl sonra özel haklar, 10 yıl sonra ‘Hatay bizim’ diyecekler, 15 yıl sonra da ‘Özerlik’ talebinde bulunacaklar.”
Hiçbir maddi dayanağı olmayan, tamamen hayali iddialar üzerinden Suriyeli mültecileri hedef konumuna getirmek art niyetten başka bir şey değil. Ama şu da bir gerçek. Suriyelilerin sahiden özerklik isteyeceğine ve ‘Hatay bizim’ diyeceklerine inanan bir kitle var bu ülkede. Hatta gazete yayınlıyorlar!

Yine aynı gün bu haberin iç sayfalardaki devamında da ‘iradesiz’ Suriyelilere vurgu yapıldığını, vatandaşlığın aslında Erdoğan’ın başkanlığı için verilmek istendiğini okuyoruz. Tamamen muhalefetin iddialarının yer aldığı bu haberde, CHP Genelbaşkanı Başdanışmanı Erdoğan Toprak’ın ayrımcı açıklamalarına da yer verilmiş:
“29 Nisan’dan itibaren 5 yılını dolduran Suriyeliler Türk vatandaşlığı için başvuru hakkı kazandı. Bakanlar Kurulu’nun izniyle Türk vatandaşlığına
alabilecekler. Oy kullanacaklar. Asıl sorun demografik yapının değişmesi. Üç beş yıl sonra bazı illerde belediye başkanları Suriyeli olabilir, milletvekili bile seçilebilirler, bakan olarak da atanabilirler. Mülteciler, yarın bizi yönetmeye kalkacak.”
Sözcü, konu gündeme geldikten sonra, ilk defa bugün manşet yaptı. ‘Referandum’ çağrısı, gazetenin genel tavrına göre olumlu sayılabilir ama ünlem yönünden gönlü bol gazetenin ilk sayfasında kullandığı ve ‘Tehlikenin farkında mısınız?’cümlesini iliştirdiği metnin devamında hakaret var:
4 Temmuz 2016, sayfa 11

5 Temmuz 2016, sayfa 11

“ERDOĞAN’ın, ‘Savaş bitince göndereceğiz’ dediği ama vatandaş yapmayı düşündüğü 3 milyon Suriyelinin arasında ne ararsan var. PKK’lısı var, IŞİD’lisi var, katili var, hırsızı var, uğursuzu var… Bunların pek çoğu ise ülkesindeki savaştan kaçtığı için vatan haini. Sanki Türkiye’nin başka derdi yokmuş gibi… 6 milyon işsizi yokmuş gibi, Suriyelileri aramıza almak istiyorlar. Tehlike büyük…”
Haberin 12. sayfadaki devamında ise ülkedeki her sorun Suriyelilere mâl edilmeye çalışılmış (Solda). Yine haberin başka bir bölümünde, İzmir’de çekilen bir fotoğraf ‘Halep değil İzmir’ sözleriyle basılmış (Altta).

Giresun’daki helikopter kazasında hayatını kaybedenlerin manşette olduğu gazetenin 6 Temmuz tarihli sayısının ilk sayfasında Suriyeliler ile ilgili bir haber yok. 10. sayfasında ise Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bayram namazı sonrası yaptığı açıklamalar -başlık hariç- ajans diliyle aktarılmış. Aynı sayfada Suriyelilerin nasıl Türkiye vatandaşlığına geçeceği ve hangi kriterlerin dikkate alınacağına ilişkin objektif bir haber var. (Altta)

Aynı sayfada, Suriyelilerin mağduriyetini anlatan bir haber de var. Adana’da, çadırlarda zor şartlarda yaşayan mültecilerin bayramı nasıl karşıladığına dair DHA imzalı bir haber Sözcü sayfasında kendine yer buluyor. (Altta)

6 Temmuz 2016, sayfa 10
Sözcü, 7 Temmuz’daki manşetini, Metropoll’ün anketinden olduğunu belirttiği ‘verilere’ dayandırmış. Ayrıca sosyal medyadan, kimin yazdığı belli olmayan bazı metinleri de ilk sayfasında kullanmış. ‘Bize ne olduklarını bilmediğimiz yobazlar kaldı’, ‘Bakalım şehit de olurlar mı’, ‘İşe yaramazlar’ gibi mültecilere hakaret eden ‘mesajlar’ da kendine yer bulmuş. Yine Suriyelilerin ‘oy deposu’ olarak tanımlanarak iradesizleştirildiklerini de görüyoruz.

7 Temmuz 2016, sayfa 1

7 Temmuz 2016, sayfa 4

8 Temmuz 2016, sayfa 1
Tarihler 8 Temmuz’u gösterdiğinde, insanlık adına bir umut ışığı aramadım değil. Gazete, Hatay’da, evde bomba imal etmeye çalışırken ölen iki Suriye vatandaşının haberini verirken, Türkler-Suriyeliler karşıtlığı kurmuş. ‘Aralarında iti kopuğu, katili, yobazı, dinci teröristi var’ diyerek tanımladığı Suriyelilerin, ‘çok tehlikeli insanlar’ olduğu vurgusuyla işsizlik sorununu harmanlamış.
Gazete, haberin 10. sayfadaki devamında ise yine yalın bir ajans dilini kullanmayı tercih etmiş. Ancak başlıktaki Suriyeli vurgusu ile haberin altında yer alan, 4037 IŞİD’linin Türkiye’den Suriye’ye giriş yaptığı bilgisi, Suriyeli kimliği ile bir suçu ilişkilendirmeye meyilli.

8 Temmuz 2016, sayfa 10
Ayrıca, ilk sayfada, ‘Suriyeliler beleş yaşıyor’ cümlesi var ki, evlere şenlik. Güvencesiz ve asgari ücretin altında çalıştırılan, ötekileştirilen, iş bulamayan, en temelde evlerinden binlerce kilometre uzakta yaşamaya mecbur bırakılmış insanlara ‘beleşçi’ demek, ancak kaynağı belirsiz bir grafiğe inanmakla mümkün. Bunu da 9 Temmuz’da Sözcü’nün ilk sayfasında görüyoruz zaten.
9 Temmuz 2016, sayfa 1
Sözcü’nün 9 Temmuz tarihli sayısından anlıyoruz ki, ‘Türkiye’de Suriyeli olmak varmış’! Burada da yine Türkler-Suriyeliler karşıtlığı kuruluyor. ‘Oy deposu’ söyleminin devam ettiği bu sayıda, ‘hayali’ bir grafik de yer alıyor. Birkaç gündür sosyal medyada dolaşan ve kimin neyi kaynak alarak hazırladığı bilinmeyen bir ‘grafik’ ilk sayfada.
‘Deniz ve piknik keyfi’nin neresinin suç olduğunu anlamadım. ‘Ortalığı çöplüğe çeviren’ Suriyeliler de var haberde! Özetle, memlekette ne kadar düzensizlik varsa, ne kadar adaletsizlik varsa, tümü Suriyelilerin üzerine yıkılmış.

9 Temmuz 2016, sayfa 13
Sözcü, ‘çok rahatlar’ diyerek tanımladığı Suriyeli mülteciler için “Ülkelerine dönmeyi bile düşünmüyorlar. Erdoğan’ın vatandaşlık sözünü tutmasını bekliyorlar” diyor. Haberde yer alan kaynaksız grafik üzerinden dönüyor tüm hesap. Haberin 13. sayfasındaki devamında ise yine ‘Suriyelilere tanınan ayrıcalıktan’ bahsediyor ve ekliyor Sözcü: “Vatandaş olurlarsa bu haklarını kaybedecekler.”
İyi de bu kadar hakka sahip olan bir insan, neden vatandaş olup bu haklarını kaybetmek istesin ki? Bu sorunun cevabını Sözcü versin.
Bu yazıda, açıklamanın yapıldığı 2 Temmuz’dan 9 Temmuz’a kadar olan sürede, ulusalcı-milliyetçi yayınlar yapan ve 300 bine yakın tirajı olan Sözcü gazetesinin Suriyeli mültecilere bakış açısını yansıtmaya çalıştım el verdiğince.
Sözcü gazetesinin bu tavrı şaşırtıcı değil aslında. Geçmişte de buna benzer, Türk haricindeki milletlerin çoğuna ayrımcılık yaptığı, daha da ileri giderek hakaret ettiği herkesçe bilinen bir gerçek.
Suriyelilerin vatandaşlık konusunu, sosyo-ekonomik getiri-götürü açısından tartışmazsak, korkarım ki yakında ırkçı saldırılar başlayacak. Ne de olsa bu ülke, Korelileri Çinli zanneden, ‘En iyi Ermeni ölmüş Ermeni’ şeklinde slogan atan, nefret dolu insanların yaşadığı bir ülke.
Sözcü’nün jargonunu kullanarak bitireyim: Tehlike büyük.
Efe Sönmez'in blogu için tıklayınız. (ES/BZ)





































Comments