top of page

BM İşkenceye Karşı Komite, Türkiye'yi değerlendirdi

  • Enise Askın
  • May 26, 2016
  • 4 min read

Birleşmiş Milletler (BM) İşkenceye Karşı Komite’nin (UNCAT) 4.Periyodik İncelemesi kapsamındaki Türkiye değerlendirmesi yayınlandı. Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) ve İnsan Hakları Derneği (İHD), konuyla ilgili hazırladıkları değerlendirme notunu kamuoyuna sundu.

Değerlendirme notunda yer alan bilgilere göre Komite yetkilileri Türkiye heyetine, gözaltı yerlerindeki işkence veya kötü muamele, aşırı güç kullanımı, cezaevinde işkence ve kötü muamele, uzun tutukluluk, zorla kaybedilme, yargısız infazlar, yargıç ve savcıların bağımsızlığı ile tarafsızlığı, insan hakları savunucularının korunması, işkencenin etkin soruşturulması ve önlenmesi, mültecilerin işkenceye karşı güvencelerden faydalanması gibi başlıklarda sorular yöneltti.

Komitenin "bağımsız" değerlendirme vurgusu

Yaklaşık 2,5 saat süren ve 88’e yakın sorunun iletildiği soru faslında Komite, gazetecilerin yardım-yataklık suçlamaları altında görev yaptıklarını göz önünde bulundurarak gazeteci Hrant Dink ve insan hakları savunucusu Tahir Elçi'nin öldürülmesi, Hürriyet Gazetesine saldırı ve Nedim Oruç gibi gazetecilerin tutuklanması hakkında bağımsız bir değerlendirme yapılmasını düşünüp düşünmediklerini sordu.

Çatışmasızlığın sonlanmasının ardından yaşanan gelişmeleri “endişe verici” olarak nitelendiren Komite ayrıca, 20 İHD üyesinin, şu anda cezaevinde olan 30 gazetecinin ve en genel olarak İnsan hakları savunucularının insan hakları ihlallerini belgelemesi ve izlemesinin “terörist yapıların faaliyetlerini kolaylaştırmak”, “güvenlik için tehlike oluşturmak” olarak görüldüğü için bunu nasıl izah ettiklerine dair bilgi verilmesini istedi.

Türkiye heyetine Güneydoğuda görev yapan kolluk güçlerinin sivillerin ağır acı çekmesine neden olacak eylemlerde bulunmasının önlenmesinin nasıl garanti altına alındığı, ateşli silahla yaralanan çocukların failleri için, özellikle Cizre ve Silopi’de alıkonulanlara yönelik işkence ve kötü muamele eylemleri için ne şekilde soruşturulma yürütüldüğü, bu ihlallerin önlenmesi için ne gibi önlemler alındığına dair sorular yönelten Komite, “Olağanüstü hal uygulaması niteliğinde olmasına rağmen” sokağa çıkma yasağının neden uygulandığı ve bu tercihin yasal dayanağının açıklanmasını istedi.

"Keskin nişancı iddiaları tarafsız bir şekilde soruşturulsun"

Sokağa çıkma yasağı uygulamasının terörizme bir cevap niteliğinde görülmesi halinde bu uygulamanın ağır acıya neden olmamasının nasıl güvence altına alındığı, yargısız infaz iddialarına yönelik yasal sürecin nasıl ilerlediği konusunda açıklama talep edildi. Sorularda sivillere karşı öldürücü güç kullanımı ve sonucunda gerçekleşen ölümler konusunda bilgi verilmesi ve soruşturmaların ne aşamada olduğuna dair açıklama istenirken, Maşallah Edin ve Zeynep Taşkın'ın öldürülmesi örnek gösterilerek sivillerin keskin nişancılar tarafından öldürülmesi iddialarının tarafsız, derhal ve etkili bir biçimde soruşturulması istendi. Komite, sokağa çıkma yasaklarının olduğu bölgelerde ailelere teslim edilmeden gömme işleminin yapılması, savaşan gruptan olsun ya da olmasın ailelere cenazelerin teslimi için ne gibi önlemler alındığı konusunda da heyetten bilgi talep etti.

Heyet, sorulara yönelik cevabında tutuklu 30 gazeteciden sadece 3’ünün basın kartı olduğunu, Nedim Oruç’un bilgisayar uzmanı olduğunu, İHD üyelerinden sadece 4 kişinin cezaevinde olduğunu belirterek, Komitenin bilgi almak istediği dosyalardan Uludere ile ilgili Anayasa Mahkemesinin başvuru usulüne

uyulmaması nedeniyle ret kararı verdiğini, Hrant Dink’in öldürülmesine ilişkin yargılamanın devam

ettiğini ifade etti. Pozantı Cezaevi ile ilgili uyarı ve kınama cezalarının verildiğini ve beraat

hükümlerinin kesinleşmediğini kaydeden Heyet yetkilileri, Sincan Çocuk Cezaevi ile ilgili disiplin yönünden ceza verilmesine yer olmadığı, Kaymaz dosyasının ise Anayasa Mahkemesinde olduğunu belirtti. Açıklamalarda ayrıca, Abdullah Öcalan’a yönelik tecrit uygulaması olmadığı, CPT’nin Öcalan’ı ziyaret ettiğini ve 2 saat sohbet edebildiği öne sürüldü.

Cenazelerin iyi muamele gördüğü savunuldu

Sokağa çıkma yasaklarıyla ilgili sorulara “Sınırlı, olağanüstü hal ilan etmeden tamamıyla yasal bir şekilde sokağa çıkma yasağı uygulandığı” şeklinde cevap veren Heyet, açıklamasında “zararların karşılanacağını” ifade ederek, “yaralı teröristlere bile” sağlık hizmetini gün boyu sunduklarını ifade etti. Açıklamada öte yandan, “Terörist cenazeleri dahil” her cenazenin iyi muamele gördüğü, gömme işlemlerinin kamu düzenini bozması halinde vali ve kaymakamın bu işlemi gerçekleştirebileceği savunuldu.

Oturum, heyetin başkanlığını yapan Büyükelçi Mehmet Ferden Çarıkçı'nın “Türkiye’de bazı çevreler bizi yalanlarla suçluyor. Nereden fonlandıkları şüpheli olan bu taraflı kaynakların bilgileri kabul edilebilir değil. İnsan haklarını koruma bahanesiyle şiddet teşvik edilmemeli” sözleriyle sonlandı.

Kamu görevlilerinin işkence soruşturulmasıyla ilgili veri yok

TİHV’nin sonuç gözlemleriyle ilgili raporunda dikkat çeken başlıklar şunlar:

- Türkiye’de gerçekleşen resmi olmayan alıkonma ve işkencelere dair devletten yanıt alınamadığı için, bunun yerine kaç kamu görevlisinin resmi olmayan alıkonma, işkence, aşırı güç kullanma nedeniyle soruşturulduğu ve ceza aldığı soruldu. Türkiye ise bu konuda herhangi bir veri bulunmadığını söyledi.

- Bunun dışında, Uğur ve Ahmet Kaymaz, Uğur Kantar, Hrant Dink ve Tahir Elçi cinayetleri, Uludere ve Şemdinli Umut Kitapevi bombalamaları, Abdullah Öcalan’ın avukatlarıyla görüştürülmemesi, Gezi eylemlerinde uygulanan orantısız şiddet, Kürt kentlerinde devam eden sokağa çıkma yasakları, askerlerin öldürdüğü siviller, yargısız infazlar teker teker hükümet heyetine soruldu.

- Türkiye’yi temsil eden delegasyonun başkanlığını yapan Çarıkçı sorulara son derece alakasız bir yanıt verdi: “Meyve veren ağaç taşlanır. Ama ilk taşı atan da günahsız olmalı. Biz Osmanlı İmparatorluğu’nun geleneklerinde yer alan misafirperverliği devam ettiriyoruz. Müzik terapisi ilk defa Osmanlı’da uygulanmaya başlanmıştır.”

- İnsan Hakları Kurumu’nun yerine kurulan Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu’nun nasıl bağımsız olacağı sorusuna ise şu yanıt verildi: “Cumhurbaşkanının bağımsız olması nedeniyle onun tarafından üye seçimin yapılması bağımsızlığı sağlayacak.”

-Heyetin sorulara yeterli ve düzgün yanıt vermemesi nedeniyle bazı sorular tekrardan yöneltildi. Fakat sorulara şöyle cevap geldi: “Kolluk tarafından zarar gören kişiler dava açabilir.”

Komite insan hakları ihlallerinde yoğun artış gördü

Görüşmelerden sonra İşkenceye Karşı Komite, şu bulgulara ulaştı:

- 2010 yılından bu yana insan hakları alanındaki ihlallerde yoğun artış gerçekleşti.

- Delegasyonun, Osmanlı geleneğini sürdürme konusundaki atfı, tüm oturumlardaki reddiyeci retoriğine de aslında işaret etmektedir. Komite bu cevapları esefle karşıladı.

- Türkiye’de işkencelerin kovuşturulduğu konusunda bilgi yok. Aşırı güç kullanımı ve kötü muamele genellikle cezasız kalıyor.

- Kolluk güçlerinin eylemleriyle ilgili bağımsız bir soruşturma mekanizması bulunmuyor. Bu acilen kurulmalı, suçluların mahkum olması garanti altına alınmalı.

- Sokağa çıkma yasaklarının ilan edildiği bölgelerde işkence ve kötü muamele olduğu tespit edildi. Bu ağır bir ihlaldir. İç karışıklıklar veya çatışmalar işkenceyi meşrulaştırmak için kullanılamaz. İşkencelerin yanı sıra yargısız infazlara dair devletin bilgi vermemesini eleştiriyoruz. Devlet tüm cenazeleri ailelerine vermekle yükümlüdür.

- İstanbul ve Ankara’daki Gezi eylemlerinde kolluk kuvvetlerinin yaptıklarıyla ilgili açılan soruşturmaların davaya dönüşmemesini ve eylemcilere karşı çıkarılan ‘İç Güvenlik Paketi’ eleştirildi.

- Komite, tüm gözaltında ölüm eylemlerinin hızlıca ve tarafsızca bağımsız yapılarca soruşturulmasını istedi.

 
 
 

Comments


Tanıtılan Yazılar
Son Paylaşımlar
Arşiv
Etiketlere Göre Ara
Bizi Takip Edin
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square
bottom of page