top of page

PANEL NOTLARI: ‘Kadınlar olarak barışı en çok konuşma ihtiyacı duyduğumuz bir zamandayız’

  • Begüm Zorlu
  • Apr 30, 2016
  • 5 min read

Sabancı Üniversitesi Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Çalışmaları Forumu 8 Mart Dünya Kadınlar Günü kutlamaları kapsamında 12 Mart 2016, Cumartesi günü Karaköy Minerva Palas’ta kadınların barış sürecindeki rolünün tartışıldığı “Kadın ve Barış” başlıklı bir panel düzenledi. Sabancı Üniversitesi Sanat ve Sosyal Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Ayşe Betül Çelik’in moderetörlüğünde gerçekleşen panellede Cumhuriyetçi Türk Partisi’nden Birleşik Güçler Milletvekili Doğuş Derya, Okan Üniversitesi’nden Zeynep Alemdar ve Barış İçin Suriyeli Kadınlar Girişimi Mouna Ghanem katıldı.

Doğuş Derya konuşmasında “Kadınlar olarak barışı en çok konuşma ihtiyacı duyduğumuz bir zamandayız” demişti. Çatışmaların yoğunlaştığı bu günlerde başka deneyimlerden yararlanmak önem arz ederken katılımcılarda dayanışma ve paylaşım vurgusu bu etkinliklerin önemini tekrar açığa çıkarıyor.

Konuşmacıların sunumlarının öne çıkan noktalarını neynik ile paylaşıyoruz.

Mouna Ghanem

Mouna Ghanem, ‘Türkiyeli kız kardeşlerimle bir arada olmaktan çok mutluyum. Avrupa’daki statümden ötürü fiziksel olarak yanınızda bulunamıyorum’

diyerek konuşmasına başladı.

‘2012 yılında savaşın şiddetini arttırmasının ardından kadın kuruluşları da sayıca artmaya başladı. Ben Barış için Suriyeli Kadınlar Girişimi üyesi olarak bu kardeş gruplarla beraber çalıştım. Kadınlar sınırlarının ardından benzer sorunlar yaşıyor. Türkiyeli ve Suriyeli kadınlar barış sürecinde de aynı sorunları paylaşıyor ve müzakere ekipleri içinde daha fazla bulunmaları gerekiyor.

Kadınların sesinin duyulması için müzakere masasında olmaları gerekiyor. Kadınların masada olması için lobi yaparken uluslararası rakamları baz alıyoruz. Ayrıca kadınların kamusal alan yaratmaya çalışıyoruz. Suriye’de bir barış süreci olduğunda hem rejimden hem de muhaliflerden kadınların aktif rol oynaması gerekecek.

'Kadınların ülkeyi yeniden inşa etmesi gerekiyor, savaşta çok erkek öldü'

Kadınların ülkeyi yeniden inşa etmesi gerekiyor, savaşta çok erkek öldü. Bize gelen mesajlarda şöyle bir şey vardı: ‘ben bir kadının Suriye’nin lideri, Suriye’nin başkanı olabileceğine inanıyorum.’ Bu, kadınların yüksek mevkilere gelmesini engelleyen siyasi kültürümüz için muazzam bir gelişme.

Toplumsal cinsiyet bakış açısını inşa etmek

Kadınların barışta yer almasının yanında toplumsal cinsiyet bakış açısı da önemli, bu cinsiyet bakışındaki erkekleri de kapsıyor. Suriye için idealim kadınlar tarafından yönetilen bir ülke olması belki bunu hayatımızın sonuna kadar göremeyeceğiz ama bunun için mücadele edeceğiz.

'El Nusra ve IŞİD’in insan hakkı ihlalleri kadınlardan başlıyor'

Kadın için radikal İslami örgütler de ayrı bir konu. El Nusra ve IŞİD gibi gruplar insan haklarını ihlal etmesi kadını ezmesi ile başlıyor erkekler de ardından geliyor. IŞİD’in varlığı insan hakları için büyük bir tehdit sadece Suriye’de değil dünyada yeni bir gerçeklik yaratıyor.

Esad rejimi ve kadın

Ne yazık ki süreci gerçekleştirenler kadınların rolünü düşünmüyorlar, bu hem rejim hem de muhalefet için geçerli. Esad rejiminde kadınlar bakan olsa da yapısal eşitsizlikler devam ediyor. Mülk sahibi olamıyorlar, rejim daha ‘seküler’ olduğunu söylese de erkeklerle aynı haklara sahip değiller.

Demokrasi kadınların ne kadar dahil olduğu ile alakalı fakat Suriyeli erkekler yeteri yer vermek için kadar demokrat değiller Kadınlar güçlü ve hak ettikleri için mücadele ediyorlar’ dedi.

Doğuş Derya

Doğuş Derya ise konuşmasına ‘kadınlar olarak barışı en çok konuşma ihtiyacı duyduğumuz bir zamandayız’ diyerek başladı. Orta Doğu’da devam eden savaşlar, 7 Haziran’dan sonra Türkiye’de kesilen barış süreci ile binlerce insanın yerinden edildiği yoksullaştığı mülteci olduğu korkunç zamanlarda Kıbrıs’ta müzakerelerin yoğunlaştığını vurgulayarak konuşmasına devam etti:

‘Kadınlar için çözüm Türkiye’nin jeopolitik endişelerinden daha fazla şey ifade ediyor’

‘Biz kadınlar için çözüm Türkiye’nin jeopolitik endişelerinden daha fazla şey ifade ediyor. Kıbrıslı kadınlar da tüm savaşlarda olduğu gibi ekonomik sosyal ve cinsel istismara uğradılar. Kadınlar sevgililerini, babalarını ve arkadaşlarını kaybettiler. Kimisi kaybettiklerinin naaşını gömme şansına ulaştı ama bu bütün kadınlar için geçerli olmadı. Aradan geçen 42 yıldan sonra bugün bile eşi ya da çocuğu hala kayıp olan, kapı çaldığında ‘acaba o mu diye’ kapıya koşan sokakta gördüğü kişiyi evladına benzeten ona sarılan, öldüyse de bilmek istiyorum en azından bana kemiklerini göstersinler diye ağlayan onlarca kadın var’.

Sohbet ettiği bir kadından alıntı yaptı:

‘Bu öyle bir yas ki bir türlü bitiremiyorum. Öldüğünden emin olsam haftalarca ağlayıp ondan sonra iyileşebilirdim. İçimde yaşıyor olduğu umudu var ya her günüm sonsuz bir bekleyişi sonsuz bir keder.’

'Kıbrıs savaşından kadınlar ve erkeler aynı haklara sahip olmadılar'

Derya ayrıca Kıbrıslı kadınların savaş sonrasında erkeklerle aynı haklara sahip olmadığının altını çizdi. Şu maddeleri öne çıkardı:

- 74 sonrasında Güney’den Kuzey’e geçmek zorunda olan erkeklere devlet sosyal yardımda bulundu, kadınlar bunun parçası olamadı.

- Kıbrıslı Türk kadınlar ‘şehit anneleri, eşleri’ olarak resmi Türk tezlerinin nesneleri olarak, ‘kayıp aileleri’ olarak sembolleştirildiler ve milli günlerde gösteriler için sınıra sürüldüler.

-Hem Kıbrıs Rum Cumhuriyeti’nde hem de Kuzey Kıbrıs’ta kadınların maruz kaldığı tecavüz ve tacizler bir namus meselesi olarak görüldüğü için sansürlendi.

'Toplumlar devletlerden daha iyi yüzleşebiliyor'

Sürecin aşağıdan örgütlenmesine vurgu yapan Derya toplumların devletlerden daha iyi yüzleşebildiğini belirtti. Müzakerelerde barış ve uzlaşı kültürünün oluşması için toplumsal barışmanın kapsanması gerektiğini söyledi.

Kadınların savaşta da ezilirken bugün de iyi şartlar da yaşamadıklarını, işsizliğin ve şiddetin boyutlarının altını çizdi.

Müzakereler

Derya müzakere sürecine değinerek ‘Kıbrıs müzakerelerinin 50 yıllık geçmişinde masa hep erkelerden oluşuyor ve kadınların pratikleri dışlanıyor. Müzakere dili ve strateji çok teknik. Dinsel ve ırka vurgu yapan çoğul ve birleştirici bir dil değil ayrıştırma ve ayrılıkları garantilemeye çalışıyor. İdari ve mülkiyet paylaşımı ana konular ve maalesef gelecek nesiller için Kıbrıs’ı yeniden kuracak bir nesil için birleştirici maddeler yok’ diyerek ‘birleşme ve bütünleştirme projesi yerine ayırmayı meşrulaştırmaya çalışıyor’ yorumunda bulundu.

Kendi çalışmalarında BM’nin kadınların çatışma süreçlerine dahil olması gereken karardan hareketle (1325’in ana prensipleri ile kadınların müzakereye doğrudan dahil edilmesi) öneriler geliştirdiğini, toplumsal cinsiyet danışma kurulu olarak çalıştıklarını ve somut öneriler getirdiklerini söyledi.

Bu bağlamda BM Kıbrıs temsilciğinin çalışmaları desteklediğini, Ban ki Mun’un raporuna kadın meselesini eklediğini ama Kıbrıs’taki politikacıların kapılarını aşındırdıkları halde önemsemediklerini söyledi. Akıncı’dan sonra kadınlara bir miktar ses verildiğini belirtirken yeni yönetimin teknik komitenin kurulmasında inisiyatif aldığını söyledi.

Son söz olarak ‘bizim derdimiz bizi kadınlık deneyimi üzerinden birleştiren ve etnisite ötesi federal Kıbrıs’ı mümkün kılacak değişimler yapmak. Biz toplumsal cinsiyet bakış açısının önemini vurgularken bunun ırkçılığa ve anti-militarist politikalara da etki edeceğini düşünüyoruz. Bu işin kapalı masalar altında dönüşmeyeceğini bilecek kadar da aktivistiz’ dedi.

Zeynep Alemdar

Zeynep Alemdar kendi hikayesinden yola çıkarak dış politikada kadınlar konusunda zorluklar ile konuşmasına başladı. Özellikle de realist fikirden gelen erkeklerle bolca mücadele ettiklerini söyleyerek...

Alemdar, Türkiye-Yunanistan, Türkiye-Ermenistan deneyimlerinin Türkiyeli kadınların çok görünür ya da etkin olmasa da söylem değişimi üzerinde etkileri olduğunu düşünüyor.

2014 yılında bu bağlamda yaptığı ve ümit dolu bir hava yarattığı dış politikada kadın inisiyatifinin kurulmasına vesile olmuş. Alemdar, ‘soğuk savaş ‘kazan-‘kaybet’ kısır döngüsünde kaldığı için güvenlik de devleti tek bir aktör olarak görüyor. Dış politikanın da kendi içerisindeki hiyerarşisi kadınları iyice görünmez kılıyor ve dünyadaki sorunların çözümüne negatif etkide bulunuyor’ diyor ve yetişen yeni jenerasyonların yeni tercihler ile hareket etmesi gerektiğini eski kurumların dönüşmesi gerektiğini söylüyor.

‘Bugün yeniden Rusya ve ABD arasında soğuk savaşı dönemine mi dönüyoruz sorusu aslında kolaya kaçan bir soru. Bu alıştığımız ve cevabını bildiğimiz bir soru. Onun üzerinden yeniden açıklamaya çalışıyoruz fakat aktörler değişti çok daha farklı çeşitlerde çatışmalar olduğunu anlamak gerekiyor’ diyor.

Üniforma yıkaması gereken kadınlar!

Kadınların dış politikada yer almamasında ‘öne çıkan argümanlardan biri ise kadınların yeteri bilgi ve deneyimi olmadığı üzerine. Bir yandan biz üniformaları yıkayarak belirli hizmetimizi gerçekleştirerek yeteri kadar destek oluyoruz erkeklere. Kadınlar dış politika mekanizmalarında karar alıcı pozisyonuna gelseler bile karar alma haline gelemiyor. Önemli kapılarda erkek desteği olması gerekiyor. Savunma komitelerinin içine girdiğimizde kapıları tutan erkekler oluyor. Bunun ötesinde de dış politikada etkin olmaya çalışan kadınlara destek yok. Dış politikada kadınların rolü üzeninde en çok karşılaştığım konu dış politika eksperleri ve kadınları bir araya getiriyoruz’ diyor.

Dış politika yapı mekanizmalarında kadın olmayınca ne oluyor diye sorulduğunda şu alt başlıkları sıralıyor.

  • Temsil. En başta söylediğimiz şey bu ‘erkekleri’ ikna etmek için.

  • Uzun süreli çözüm için kadının katılımı gerekiyor.

  • Çeşitliğin yaratıcı çözümler gerektiğini için kadınların dahil edilmesi gerekiyor.

‘Özellikle uluslararası ilişkiler ve savaş/barış konuşurken en önemli şeylerden biri dil ve alıştığımız güç, iktidar ve sınır tanımlarının değişmesi. Bunu daha farklı kullanmaya başladığımızda epey karşıtlıkla kalıyoruz’ diyor.

Son olarak çalışmalarının devam ettiğine vurgu yaparken ‘Türkiye-Yunanistan, Türkiye-Ermenistan Konusunda kadınların çalışmalarında sonuçlarından biri hükümetler olmadan olamayacağı. Hükümetler inisiyatif alınca kadınların alanı artıyor. Yukarıdan olan çabalar bizle aynı yöne yönelirse şansımız artıyor’ diyor.

KAYNAKLAR

Barış için Suriyeli Kadınlar Girişimi (Syrian Women’s Forum for Peace) için tıklayın.

Ghanem’in twitter hesabı için tıklayın.

CNN Türk’ten Ahu Özyurt’ün Ghanem ile söyleşisi için tıklayın.

 
 
 

Comments


Tanıtılan Yazılar
Son Paylaşımlar
Arşiv
Etiketlere Göre Ara
Bizi Takip Edin
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square
bottom of page